8 Şubat 2016 Pazartesi

Sır bülbülüm öter Allah deyu söyler

ŞİİR:ABDULMALİK HİLMİ

ŞERHEDEN  (AÇIKLAYAN): NEJDET ŞAHİN

Sır bülbülüm öter Allah deyu söyler
Oda yanmak sever gülden haber ister

      Od:Ateş demektir. Bülbül,gül’ün aşığı olup daima gül’ün hasret od’u (ateşi) ile ötüp figan eder ki, leddun-i mana itibarıyla gül, Hz.Muhammed  (sav) dir. Çünkü Resulullah’ın teri gül kokardı, bu yüzden Resulullah Efendimiz’in teri gibi koktuğu için gül’ü koklamak, sünnet kabul edilmiştir.
      Daha evvelki beyitlerin açıklamasında ifade edildilği gibi, Hz. Resulullah Efendimiz’in vücudu unsuru, vücudu misali ve vücudu nur-u vardır.
Şeriata göre İslam dinine giriş; “Eşhedüenlailahe illallah ve eşhedü enne muhammeden abduhu ve resuluhu - Şahitlik ederim ki Allahtan başka ilâh yoktur, Muhammed Allah’ın elçisi ve kuludur.” Tevhidin şahadeti olan kelimeyi kalp ile tasdik dil ile ikrâr etmekle mümkün olduğu gibi, hakikat ve marifete göre kul’un kemale ulaşması, Allah ve Hz.Muhammed’i müşahede şahitliği ile mümkündür.
Ki bu şahidlik; kul’un mazhar olduğu görmek, işitmek, tatmak, dokunmak ve koklamak olan beş zahir / dış duyularla (hislerle). Ve akıl, hayal, hafıza, vehim ve idrak olan beş batın / iç duyularla (hislerle) olur. Ki bir kimse bu zahir ve batın cümle duyular müşahadesiyle Allah’a ve Hz. Muhammed’e şahitlik etmekle İslam dininin kemâline ulaşıp, insanı kâmil mertebesine erişir.
      Bu itibarlameslek-i Resul’de evvela cemiyet-i ilâhi seyri irfanıyla “eşhedüenlailahe illallah” ın hakikatine, yani Allah’a şahit olunur. Sonra, yine cemiyet-i Muhammed seyri marifetiyle “ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve resuluhu” hakikatıne, yani Hz.Muhammed (sav) şahitliğine ulaşılır. Ki, böyle kelimeyi şahadetin hakikatı kemâlatına ulaşan bir kimse, hidayet-i Nur-u Muhammed kulluğuyla yaşar ve daima vücud-u Nur-u Muhammed’e vasıl olmak (kavuşmak) ister.
Bunu beyanla; kalpteki zikri daim aynı zamanda mayayı Muhammed’tir. Ve bu beyitte: kalbimin sırrı mayayı Muhammed’le bülbül gibi her nefeste Allah deyip öter figan ederken, sevgi / aşk odu (ateşi) ile yanıp vücud-u Nur-u Muhammed gül’üne kavuşma haberini bekleyip ister, buyruluyor.

Daim yaşlar akar gül firakla ağlar
Her taraftan bakar gülüm gülüm inler

Firak: Ayrılık demektir. Zikri daim olan mayayı Muhammed’in kalbinde kabarmasıyla, hidayet-i Nur-u Muhammed kulluğuna mazhar olan bir kimsede, gül’ün kokusu hâkim galip olur. Ve o kişinin kendisi gül koktuğu gibi, daima kendisi gibi gül kokan Ruh-u Muhammed mazharı ehli zikri ve ehli irfanı arayıp onlarla hemhâl olmak ister.
Bunu beyanla, vücudu Nur-u Muhammed firakı (ayrılığı) derdiyle ağlayıp gül kokanlar, her yerde ve her tarafta gülüm gülüm diyerek gül hasretiyle inler, deniliyor.

Gözbebeği erir görmeği kaldırır
Gül için bayılır gülden haber bekler

Gözbebeğinin eriyip, göz görüşünün kalkması baygınlığı ile vücud-u Nur-u Muhammed gül’ündenhaber bekleyişi beyanla Pir Seyyid Muhammed Nur Hazretleri;“...Ve gün uykusu uyurken, ma’nada kendimi Medine ‘ye varıp Babü’s-Selam’dan dâhil olur gördüm. Rasulallah (sav) Hz.nin şebeke-i şerifi yanına vardım. O anda Hz. Resulallah (sav) Hz.nin suret-i unsuriyyesi olmayan suret-i nuraniyesini görüp, güneşin nurundan daha safi ve nurlu gördüm. Hz. Resulullah dahi, şebeke-i şerifin dâhilinden mübarek ellerini açıp, Fakire ‘’Yürü’’ dedi. Fakir, dahi yürüdüğümde beni, şebeke-i şerifin içinde aldı. Ol anda şebeke-i şerifte mahfolup, Fakir’i kendinden geçti.Ve Ahadiyyetü’l Cem makamını telkin eyledi.”buyurur. Ki inşallah, bizlere de bu keşfi marifet ihsan olunur.





Nesim yeli gelür Hilmi haber alır
Aşkıla hep uçar candan haber ister

Ben bu gün pirime vardım
Pirin cemali güldür gül
Oturmuş tahtı makama
Tahtı revanı güldür gül

Gülden terazi tutarlar
Gülü gül ile tartarlar
Gül alır gül satarlar
Çarşı pazarı güldür gül

Gülden değirmeni döner
Onun ile gül döverler
Akar arkı döner çarkı
Bendi pınarı güldür gül
Ak gül ile kırmızı gül
Çift yetişmiş bir bahçede
Bakışları hare karşı
Har-ı ezharı güldür gül

Gel ha gel seyyid Nesimi
Hak nefesi güldür gülün
Şu öten garip bülbülün
Derdi figanı güldür gül


Buyuran Nesim-i Hazretleri’nin, bu İlâhisindeki hikmet ve ruhaniyete atıfta bulunan Malik Efendi Hilmi lâkâbıyla; Nesim yeli gelür haber alır diyor. Ve devamla; aşkıla Hilmi hep ruh göklerinde uçarak, kulluğuna can olan vücud-u Nur-u Muhammed’e kavuşma haberini bekleyip ister, diyor. Allahuâlem.

Hiç yorum yok: